Ömer Küçükkaya
Köşe Yazarı
Ömer Küçükkaya
 

Yüzyıl sonra Atatürk gerçeklerindeyiz...

Dünya, sil baştan yazılıyor. Birinci ve İkinci Dünya savaşları sonrasında yaşanan en büyük krizlerden birisi olan pandemi, 11 Mart 2020 tarihinden bugüne Türkiye'yi ve Dünya'yı etkisi altına aldı. Pandemi sürecinde yaşanan küresel ve ulusal krizler sonrasında ortaya çıkan Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmalar ile Dünya, yeni bir döneme girdi. Amerika Birleşik Devletleri liderliğinde ki küresel aktörler Rusya'ya ağır yaptırımlar uygularken, Türkiye; Rusya ile Ukrayna'yı Antalya Diplomasi Forumunda, Barış hedefli buluşturdu.   Elbette Rusya ile Ukrayna arasında çatışmalar devam ederken, Dünya; Rusya'ya dört bir koldan yaptırımlar uygulamaya devam ediyor. Görünen o ki; işin sonu Amerika başta olmak üzere İngiltere, Fransa ve Almanya ile Çin'in Rusya tarafından nükleer füzelerle vurulması ile bambaşka bir boyut kazanacak. Elbette, Rusya'nın uzay'da yapacağı ve hali hazırda yapmakta olduğu hazırlıkları konunun içerisine dahil bile etmiyorum. Üçüncü Dünya savaşı kapımızda demiyorum lakin; Dünya çoktan Rusya'ya çöktü diyebiliriz. Yani sonraki hedef; Türkiye...   ***   Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaşı çok boyutlu okumak gerekiyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in basına açık Bakanlar Kurulu toplantısında sarf ettiği sözler, bizi yüzyıl öncesine yani Osmanlı Devleti'nin parçalaşınışından Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşuna götürdü. Ve maalesef bugün Rusya, yüzyıl öncesinin Osmanlı Devleti ile Türkiye'si arasında bir seçim yapmak üzere...   40 yıl sonra yükselen enflasyon rakamlarından ötürü Amerika Başkanı Joe Biden, Putin ve Rusya'yı suçlarken; Putin, küresel düzeyde artan akaryakıt fiyatlarından ötürü Amerika'nın küresel ithalat ve ihracat merkezli ambargosunu sorumlu tutuyor. Ve Putin son olarak diyor ki; "Batı'nın yaptırımları sıkıntılara yol açacak ama bağımsızlığımızı ve egemenliğimizi güçlendirmiş olacağız."   Türkiye; 11 Ekim 1922 yılında imzalanan Mudanya Mütarekesi sonrasında Kurtuluş Savaşı sürecinden Kuruluş sürecine geçti. Türkiye'nin ekonomik ve sosyal kalkınmasında önemli bir yer tutan İzmir (Türkiye) İktisat Kongresi ve alınan kararlar bugünün gerçekleri ile kıyaslandığında, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ileri görüşlülüğünü yeniden hatırlamamıza neden oldu. Yüzyıl sonra görüyoruz ki; Mustafa Kemal Atatürk'ü halen daha tam anlamı ile anlayamıyor ve onun kuruluş felsefelerini Türkiye'ye maalesef uygulayamıyoruz.   Yüzyıldır değişmeyen ekonomik gerçekler   İzmir'de gerçekleşen Türkiye İktisat Kongresi, 17 Şubat 1923 ve 4 Mart 1923 tarihlerinde gerçekleşmiştir. Türkiye İktisat Kongresi'nde alınan kararlar incelendiğinde; madenlerin özeleştirilmemesi, ormancılığın güçlendirilmesi ve orman köyleri kurulması, imar politikaları geliştirilmesi, altın ekonomisi üzerine iktisat politikaları geliştirilmesi, ulusal ve uluslararası barış politikaları ile iktisat üretmek, savaşlar ve salgınlar sonrası sıhhat yani sağlık politikalarının güçlendirilmesi, serbest çalışmanın teşvki ile birlikte sektörleşmenin güçlendirilmesi, Türk Milleti'nin ve Türkiye'nin itibarının öncelikli olarak güçlendirilmesi, her türlü ahlaki ve toplumsal değerin yeniden tesisi ile her bir ferdi kazanmaya dönük sosyoekonomik projeler geliştirilmesi, hammaddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen her türlü ürüne dair sanayi dalları kurulması, el işçiliğinden ve küçük imalattan süratle fabrikaya veya büyük işletmeye geçilmesi, özel teşebbüslere kredi sağlayacak bir devlet Bankası kurulması, uluslararası rekabet adına güçlü sanayi bölgeleri kurulması, yabancı devletlerin tekelleşmesinden sakınılacak her türlü ekonomik ve sanayi hamlesinin gerçekleştirilmesi, sanayi teşviklerinin sağlanması ve milli bankaların kurdurulması, demiryolu ve raylı ulaşım politikalarının desteklenmesi ile yaygınlaştırılması, sendikalaşma, işçi kavramının güçlendirilmesi ile işçi haklarının geliştirilmesi, aile kavramının milli ekonomi hamlelerine uygun şekilde güçlendirilmesi ile din, ilim ve sanat faaliyetlerinin öz kültüre uygun halde sürdürülebilir olarak uygulanması gibi günümüz sosyoekonomik gerçekleri ile eş değer kavramları içerdiğini görürüz.   ***   Bugün; Türkiye, maalesef istenildiği düzeyde ekonomik refah düzeyinde değildir! Türkiye'yi 20 yıldır yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ülkenin bekası ve milletin devamı adına yeni bir iktisat hamlesi yapması mecburidir. Günümüzde, üretim ve demokrasi denildiğinde ilk akıllara gelen köklü şehir Bursa'dır. Bursa; hem ihracat rakamları hemde ekonomik gerçekleri ile Türkiye'nin lokomotif kentidir. Bugün yapılması gereken en önemli hareket en geç 2022 yılı Mayıs ayı ortalarında Bursa'da; "Türkiye Sanayi, Teknoloji, Tarım, Ekonomi ve Kalkınma Kongresi" gerçekleştirilmesidir.   Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın önderliğinde ve Cumhurbaşkanlığı himayesinde Bursa'nın ev sahipliğinde; "Türkiye Sanayi, Teknoloji, Tarım, Ekonomi ve Kalkınma Kongresi" gerçekleştirilmelidir. Rusya'nın içerisinde bulunduğu ağır yaptırımlar, ulus devlet öncelikli Rusya'nın kendi öz gerçekleri ve gerekçeleri değerlendirildiğinde; Türkiye'nin de ilerleyen on yıllarda benzer durumlara düşme ihtimali öngörülmelidir. Türkiye'nin ikinci yüzyılına sayılı aylar kala üretimin ve ihracatın kalbi Bursa'da gerçekleştireceği; "Türkiye Sanayi, Teknoloji, Tarım, Ekonomi ve Kalkınma Kongresi" birçok açıdan ülkenin önünü açacaktır. Türkiye'nin artık A-B-C partili kavramlarından çıkması ve fikri hür, vicdanı hür gençleri ile girişimcilerine fırsat vermesi ulusal güvenlik mecburiyetidir. Kısacası; Türkiye'nin Atatürk'ün kuruluş ilkelerine dönmeye ihtiyacı vardır.
Ekleme Tarihi: 11 Mart 2022 - Cuma

Yüzyıl sonra Atatürk gerçeklerindeyiz...

Dünya, sil baştan yazılıyor. Birinci ve İkinci Dünya savaşları sonrasında yaşanan en büyük krizlerden birisi olan pandemi, 11 Mart 2020 tarihinden bugüne Türkiye'yi ve Dünya'yı etkisi altına aldı. Pandemi sürecinde yaşanan küresel ve ulusal krizler sonrasında ortaya çıkan Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmalar ile Dünya, yeni bir döneme girdi. Amerika Birleşik Devletleri liderliğinde ki küresel aktörler Rusya'ya ağır yaptırımlar uygularken, Türkiye; Rusya ile Ukrayna'yı Antalya Diplomasi Forumunda, Barış hedefli buluşturdu.

 

Elbette Rusya ile Ukrayna arasında çatışmalar devam ederken, Dünya; Rusya'ya dört bir koldan yaptırımlar uygulamaya devam ediyor. Görünen o ki; işin sonu Amerika başta olmak üzere İngiltere, Fransa ve Almanya ile Çin'in Rusya tarafından nükleer füzelerle vurulması ile bambaşka bir boyut kazanacak. Elbette, Rusya'nın uzay'da yapacağı ve hali hazırda yapmakta olduğu hazırlıkları konunun içerisine dahil bile etmiyorum. Üçüncü Dünya savaşı kapımızda demiyorum lakin; Dünya çoktan Rusya'ya çöktü diyebiliriz. Yani sonraki hedef; Türkiye...

 

***

 

Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaşı çok boyutlu okumak gerekiyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in basına açık Bakanlar Kurulu toplantısında sarf ettiği sözler, bizi yüzyıl öncesine yani Osmanlı Devleti'nin parçalaşınışından Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşuna götürdü. Ve maalesef bugün Rusya, yüzyıl öncesinin Osmanlı Devleti ile Türkiye'si arasında bir seçim yapmak üzere...

 

40 yıl sonra yükselen enflasyon rakamlarından ötürü Amerika Başkanı Joe Biden, Putin ve Rusya'yı suçlarken; Putin, küresel düzeyde artan akaryakıt fiyatlarından ötürü Amerika'nın küresel ithalat ve ihracat merkezli ambargosunu sorumlu tutuyor. Ve Putin son olarak diyor ki; "Batı'nın yaptırımları sıkıntılara yol açacak ama bağımsızlığımızı ve egemenliğimizi güçlendirmiş olacağız."

 

Türkiye; 11 Ekim 1922 yılında imzalanan Mudanya Mütarekesi sonrasında Kurtuluş Savaşı sürecinden Kuruluş sürecine geçti. Türkiye'nin ekonomik ve sosyal kalkınmasında önemli bir yer tutan İzmir (Türkiye) İktisat Kongresi ve alınan kararlar bugünün gerçekleri ile kıyaslandığında, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ileri görüşlülüğünü yeniden hatırlamamıza neden oldu. Yüzyıl sonra görüyoruz ki; Mustafa Kemal Atatürk'ü halen daha tam anlamı ile anlayamıyor ve onun kuruluş felsefelerini Türkiye'ye maalesef uygulayamıyoruz.

 

Yüzyıldır değişmeyen ekonomik gerçekler

 

İzmir'de gerçekleşen Türkiye İktisat Kongresi, 17 Şubat 1923 ve 4 Mart 1923 tarihlerinde gerçekleşmiştir. Türkiye İktisat Kongresi'nde alınan kararlar incelendiğinde; madenlerin özeleştirilmemesi, ormancılığın güçlendirilmesi ve orman köyleri kurulması, imar politikaları geliştirilmesi, altın ekonomisi üzerine iktisat politikaları geliştirilmesi, ulusal ve uluslararası barış politikaları ile iktisat üretmek, savaşlar ve salgınlar sonrası sıhhat yani sağlık politikalarının güçlendirilmesi, serbest çalışmanın teşvki ile birlikte sektörleşmenin güçlendirilmesi, Türk Milleti'nin ve Türkiye'nin itibarının öncelikli olarak güçlendirilmesi, her türlü ahlaki ve toplumsal değerin yeniden tesisi ile her bir ferdi kazanmaya dönük sosyoekonomik projeler geliştirilmesi, hammaddesi yurt içinde yetişen veya yetiştirilebilen her türlü ürüne dair sanayi dalları kurulması, el işçiliğinden ve küçük imalattan süratle fabrikaya veya büyük işletmeye geçilmesi, özel teşebbüslere kredi sağlayacak bir devlet Bankası kurulması, uluslararası rekabet adına güçlü sanayi bölgeleri kurulması, yabancı devletlerin tekelleşmesinden sakınılacak her türlü ekonomik ve sanayi hamlesinin gerçekleştirilmesi, sanayi teşviklerinin sağlanması ve milli bankaların kurdurulması, demiryolu ve raylı ulaşım politikalarının desteklenmesi ile yaygınlaştırılması, sendikalaşma, işçi kavramının güçlendirilmesi ile işçi haklarının geliştirilmesi, aile kavramının milli ekonomi hamlelerine uygun şekilde güçlendirilmesi ile din, ilim ve sanat faaliyetlerinin öz kültüre uygun halde sürdürülebilir olarak uygulanması gibi günümüz sosyoekonomik gerçekleri ile eş değer kavramları içerdiğini görürüz.

 

***

 

Bugün; Türkiye, maalesef istenildiği düzeyde ekonomik refah düzeyinde değildir! Türkiye'yi 20 yıldır yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ülkenin bekası ve milletin devamı adına yeni bir iktisat hamlesi yapması mecburidir. Günümüzde, üretim ve demokrasi denildiğinde ilk akıllara gelen köklü şehir Bursa'dır. Bursa; hem ihracat rakamları hemde ekonomik gerçekleri ile Türkiye'nin lokomotif kentidir. Bugün yapılması gereken en önemli hareket en geç 2022 yılı Mayıs ayı ortalarında Bursa'da; "Türkiye Sanayi, Teknoloji, Tarım, Ekonomi ve Kalkınma Kongresi" gerçekleştirilmesidir.

 

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın önderliğinde ve Cumhurbaşkanlığı himayesinde Bursa'nın ev sahipliğinde; "Türkiye Sanayi, Teknoloji, Tarım, Ekonomi ve Kalkınma Kongresi" gerçekleştirilmelidir. Rusya'nın içerisinde bulunduğu ağır yaptırımlar, ulus devlet öncelikli Rusya'nın kendi öz gerçekleri ve gerekçeleri değerlendirildiğinde; Türkiye'nin de ilerleyen on yıllarda benzer durumlara düşme ihtimali öngörülmelidir. Türkiye'nin ikinci yüzyılına sayılı aylar kala üretimin ve ihracatın kalbi Bursa'da gerçekleştireceği; "Türkiye Sanayi, Teknoloji, Tarım, Ekonomi ve Kalkınma Kongresi" birçok açıdan ülkenin önünü açacaktır. Türkiye'nin artık A-B-C partili kavramlarından çıkması ve fikri hür, vicdanı hür gençleri ile girişimcilerine fırsat vermesi ulusal güvenlik mecburiyetidir.

Kısacası; Türkiye'nin Atatürk'ün kuruluş ilkelerine dönmeye ihtiyacı vardır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve esnafpostasi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.