Ömer Küçükkaya
Köşe Yazarı
Ömer Küçükkaya
 

Yeni bir ekonomi ve anayasa şart!

Dünya'yı kasıp kavuran ateş, uzun yıllardır içimize düşmüş durumda. Paranın bolluğu ve var olan siyasi istikrar nedeni ile biz bu ateşin sıcaklığını pek hmiyorduk. Mevcut durumda, hem sınırlarımızdan içeriye doğru yeniden başlatılan 700 bin kişilik mülteci akını hemde Yunanistan ve Fransa'nın ahlaksız çıkışları geleceğe dair işaretler veriyor.   Ankara'nın dik çıkışlarının önüne geçemeyen İsrail ve uşakları, yeni bir oyun peşinde. Amerika'da Donald Trump ile Başkanlık koltuğu pazarlığı yapan bu şebeke, Türkiye'nin ihracat kanallarını kısıtlama peşinde. Özellikle yerli ve milli otomobil çıkışı ile harekete geçen bu şebekenin ana planı, dışa bağımlı hale getirdiklerini düşündükleri Türkiye'nin Ekonomi ve ileriye dönük politikalarını çökertmek. Bir dönem Marshall yardımları ile hükümetleri parmaklarında oynatanlar, şimdide ihracat ve gümrük süreçlerine yönelik keskin adımlar atıyor. Özellikle Korona Virüsü üzerinden Dünya üzerinde biyolojik bir korku yaratan bu şebekenin elbette hedefine dair hain emellerinin bitmesini beklemek hata. Peki, Türkiye ne yapmalı?   İşte tam da burada Anayasa, öncelikli bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Bilindiği üzere Başkanlık sistemininde içerisinde olduğu ve referandum ile onayladığımız Anayasa'yı verimli bir biçimde kullanamıyoruz. Ve yine FETÖ'nün siyasi ayakları temizlenmediği gibi çoğu Büyükşehir Belediyesi'nde çok güçlü finans yapılanmalarını ele geçiren bu hain örgüt ile yüzyüzeyiz. Yargı ağlarına yeniden sızmaya çalışan bu örgüt, diğer yandan bürokratik kanallara sızmaya çalışırken, en hızlı güçlendiği nokta yine Belediyeler ve Ticaret merkezleri olmaya başladı. Anayasa ile FETÖ arasında ki en önemli bağ, "Ulusal Ekonomi Modeli" üzerinde uzun yıllardır Ak Parti'nin de çözmekte başarısız olduğu açıklardır. Tarım politikalarında halen daha dışa bağımlı tohumlama ve hayvancılık adımları ile yola devam ediyoruz. Her ne kadar Ticaret Bakanlığı eli ile kooperatifçilik güçlendirilmeye çalışılıyor olsa bile, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın ısrarla değiştirmediği 'Vergi Yasası' büyük mağduriyetler oluşturuyor. Ticaretin dışa bağımlı hale getirilmesi ile, sadece ihracat ürünü üreten bir ülke modeline büründük. Ve yine bankalardan başka zengin olan yok. Ve en zengin bankalar yabancıların elinde! Tüm bu köklü gelişmeler, sözde müttefik özde düşman olan tüm devlet ve küresel yapılanmalara pempe gülüşler vermeye hükümeti mecbur bıraktı. Ve gelinen noktada Yunanistan, Fransa ve devamında İtalya, Belçika, Amerika, İsrail ile başlayan güçlü bir Türkiye karşıtı hareketlilik ile karşı karşıya kaldık.   Türkiye'nin yeniden yapılanmasını tamamlayabilmesi için, ciddi bir kabine revizyonu şart. Ancak bu konuda Recep Tayyip Erdoğan halen daha doğru bir zemin arayışını tamamlayamadı. Ve görünen o ki, gelinen süreçte çok partili bir kabine ile yani "Türkiye İttifakı" ile somut olarak yüzleşeceğiz. Elazığ ve Malatya depremlerinin ağır bilançosu sonrası artan sismik hareketlilik İstanbul, Ankara, Bursa üçgeninde İzmir ve Antalya dikeyinde büyük bir yıkımın sinyalini veriyor. Kısacası, olası bir depremde 1 milyon kişinin enkaz altında kalarak can vermesi ihtimaller dahilinde.   Türkiye'nin en önemli sanayi ve ticaret kentleri olan İstanbul, Bursa, İzmir ve Ankara'nın yerini doldurabilecek yeni kentler inşa etmemiz mevcut politikalarla en iyi ihtimalle 70 yıl. Sismik dalgalanmaları incelediğimizde 7 günümüz bile olmayabilir diyoruz. Türkiye'nin başına gelebilmesi muhtemel tüm komploları kuran şer çetesine karşı Devlet Bahçeli'nin de tek başına yapabileceği birşey yok. Yapılması gereken tek şey, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden "Anadolu Buluşmaları" ile Milletle kucaklaşması ve yeni bir ekonomi modeli ile anayasa üzerinde ümitvar açıklamalarda bulunarak, somut adımlar atması. Vergi yasası, icra yasası, çek yasası, ceza hukuku, anayasa ihlalleri, FETÖ'nün mağdur ettikleri, KHK mağdurları, yolsuzluklar ve hızla artan çeteleşmeler ile terör faaliyetlerinin önüne geçmenin tek yolu bu. Ve yine memurlar ile taşeronlar büyük bir bekleyiş içerisinde. Asgari ücret yetmezken, işletmeler asgari ücreti dahi ödeyemez halde!   Ya yeni bir ekonomi modeli ve anayasa üzerinden milletle devlet yeniden kucaklaşır ya da görünen o ki, en geç 2020 Kasım'da erken seçim ile Türkiye yeniden yüzleşir. Ve tek Başkan eşittir ittifaklar süreci ile 90'lı yılların koalisyon dönemine geri döneriz.
Ekleme Tarihi: 31 Ocak 2020 - Cuma

Yeni bir ekonomi ve anayasa şart!

Dünya'yı kasıp kavuran ateş, uzun yıllardır içimize düşmüş durumda. Paranın bolluğu ve var olan siyasi istikrar nedeni ile biz bu ateşin sıcaklığını pek hmiyorduk. Mevcut durumda, hem sınırlarımızdan içeriye doğru yeniden başlatılan 700 bin kişilik mülteci akını hemde Yunanistan ve Fransa'nın ahlaksız çıkışları geleceğe dair işaretler veriyor.

 

Ankara'nın dik çıkışlarının önüne geçemeyen İsrail ve uşakları, yeni bir oyun peşinde. Amerika'da Donald Trump ile Başkanlık koltuğu pazarlığı yapan bu şebeke, Türkiye'nin ihracat kanallarını kısıtlama peşinde. Özellikle yerli ve milli otomobil çıkışı ile harekete geçen bu şebekenin ana planı, dışa bağımlı hale getirdiklerini düşündükleri Türkiye'nin Ekonomi ve ileriye dönük politikalarını çökertmek. Bir dönem Marshall yardımları ile hükümetleri parmaklarında oynatanlar, şimdide ihracat ve gümrük süreçlerine yönelik keskin adımlar atıyor. Özellikle Korona Virüsü üzerinden Dünya üzerinde biyolojik bir korku yaratan bu şebekenin elbette hedefine dair hain emellerinin bitmesini beklemek hata. Peki, Türkiye ne yapmalı?

 

İşte tam da burada Anayasa, öncelikli bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Bilindiği üzere Başkanlık sistemininde içerisinde olduğu ve referandum ile onayladığımız Anayasa'yı verimli bir biçimde kullanamıyoruz. Ve yine FETÖ'nün siyasi ayakları temizlenmediği gibi çoğu Büyükşehir Belediyesi'nde çok güçlü finans yapılanmalarını ele geçiren bu hain örgüt ile yüzyüzeyiz. Yargı ağlarına yeniden sızmaya çalışan bu örgüt, diğer yandan bürokratik kanallara sızmaya çalışırken, en hızlı güçlendiği nokta yine Belediyeler ve Ticaret merkezleri olmaya başladı. Anayasa ile FETÖ arasında ki en önemli bağ, "Ulusal Ekonomi Modeli" üzerinde uzun yıllardır Ak Parti'nin de çözmekte başarısız olduğu açıklardır. Tarım politikalarında halen daha dışa bağımlı tohumlama ve hayvancılık adımları ile yola devam ediyoruz. Her ne kadar Ticaret Bakanlığı eli ile kooperatifçilik güçlendirilmeye çalışılıyor olsa bile, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın ısrarla değiştirmediği 'Vergi Yasası' büyük mağduriyetler oluşturuyor. Ticaretin dışa bağımlı hale getirilmesi ile, sadece ihracat ürünü üreten bir ülke modeline büründük. Ve yine bankalardan başka zengin olan yok. Ve en zengin bankalar yabancıların elinde! Tüm bu köklü gelişmeler, sözde müttefik özde düşman olan tüm devlet ve küresel yapılanmalara pempe gülüşler vermeye hükümeti mecbur bıraktı. Ve gelinen noktada Yunanistan, Fransa ve devamında İtalya, Belçika, Amerika, İsrail ile başlayan güçlü bir Türkiye karşıtı hareketlilik ile karşı karşıya kaldık.

 

Türkiye'nin yeniden yapılanmasını tamamlayabilmesi için, ciddi bir kabine revizyonu şart. Ancak bu konuda Recep Tayyip Erdoğan halen daha doğru bir zemin arayışını tamamlayamadı. Ve görünen o ki, gelinen süreçte çok partili bir kabine ile yani "Türkiye İttifakı" ile somut olarak yüzleşeceğiz. Elazığ ve Malatya depremlerinin ağır bilançosu sonrası artan sismik hareketlilik İstanbul, Ankara, Bursa üçgeninde İzmir ve Antalya dikeyinde büyük bir yıkımın sinyalini veriyor. Kısacası, olası bir depremde 1 milyon kişinin enkaz altında kalarak can vermesi ihtimaller dahilinde.

 

Türkiye'nin en önemli sanayi ve ticaret kentleri olan İstanbul, Bursa, İzmir ve Ankara'nın yerini doldurabilecek yeni kentler inşa etmemiz mevcut politikalarla en iyi ihtimalle 70 yıl. Sismik dalgalanmaları incelediğimizde 7 günümüz bile olmayabilir diyoruz. Türkiye'nin başına gelebilmesi muhtemel tüm komploları kuran şer çetesine karşı Devlet Bahçeli'nin de tek başına yapabileceği birşey yok. Yapılması gereken tek şey, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yeniden "Anadolu Buluşmaları" ile Milletle kucaklaşması ve yeni bir ekonomi modeli ile anayasa üzerinde ümitvar açıklamalarda bulunarak, somut adımlar atması. Vergi yasası, icra yasası, çek yasası, ceza hukuku, anayasa ihlalleri, FETÖ'nün mağdur ettikleri, KHK mağdurları, yolsuzluklar ve hızla artan çeteleşmeler ile terör faaliyetlerinin önüne geçmenin tek yolu bu. Ve yine memurlar ile taşeronlar büyük bir bekleyiş içerisinde. Asgari ücret yetmezken, işletmeler asgari ücreti dahi ödeyemez halde!

 

Ya yeni bir ekonomi modeli ve anayasa üzerinden milletle devlet yeniden kucaklaşır ya da görünen o ki, en geç 2020 Kasım'da erken seçim ile Türkiye yeniden yüzleşir. Ve tek Başkan eşittir ittifaklar süreci ile 90'lı yılların koalisyon dönemine geri döneriz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve esnafpostasi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.