Ömer Küçükkaya
Köşe Yazarı
Ömer Küçükkaya
 

Türkiye'ye operasyon mümkün mü?

Küresel güçlerin Orta Doğu'dan Afrika'ya kadar yürüttüğü antiterör görünümlü terör eylemlerinin hergün bir yenisi ile yüzleşiyoruz. Dünya'nın gözünü kulağını tıkadığı olaylarda ne dil, ne din ne de ırk ayrımı yapılmadığını Anadolu coğrafyasında yaşayan herkes görüyor, duyuyor ve hissediyor. Peki, bu zulüm nereye kadar sürecek? Türkiye'nin ekonomik büyümesini ve geleceğini de yakından ilgilendiren bu konuya özellikle iş dünyasının artık sessiz kalmaması gerekiyor. Türkiye üzerinde planlanan oyunun kurgusu Libya. Öyle ki, 15 Temmuz girişiminde Türkiye'den bir Hafter türetemeyen işbirlikçi güçler, yeni ve daha kanlı bir süreci başlatma hazırlığında. Türkiye'nin Libya'ya dönmesini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sonunun ise, Kaddafi gibi olmasını arzu eden bu güçlerin ana hedefinde Türkiye'nin ulaştığı her bir nokta yer alıyor. Türkiye'nin varlığının Balkanlar'dan Afrika'ya, Akdeniz'den Sibirya'ya büyük bir güç dengesi oluşturduğunun farkında olan okyanus ötesi, artık müttefiki Türkiye ile yolları ayırma niyetini kesinleştirdi.   Amerika seçimlerinin yarattığı boşlukta Pentagon yeni güç dengesi oluşturmak için tüm dengeleri yeniden revize ederken, Türkiye'nin de eli armut topluyor diyemeyiz! Milli İstihbarat Teşkilatı'nın yeni evi 'KALE' aslında tüm Dünya'ya net bir mesaj niteliğinde. Ve yine Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın yenilenen yüzünün ötesinde Emniyet ve Jandarma'da da ciddi bri revizyon söz konusu. Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Komutanlığı'nın kısa adı ile JİTEM'in çok yakında yenilenmiş yüzü ile sınır ötesinde daha keskin operasyonlara imza atması an meselesi. Öyle ki, gelen istihbaratlara bakıldığında Türkiye'de ciddi suikastler planlanıyor! Ve yine iş dünyası içerisinde her türlü terör ve yabancı istihbarat örgütü ile koyun koyuna finansörlük yapan herkese artık keskin bir dur çekilmesinin vakti geldi. Eğer Türkiye, hem medya içerisinde var olan FETÖ uzantıları hemde yargıda halen daha güç kazanan unsurlarla mücadeleyi doğru yönetemezse hem saha da hem masada kaybeden ülke konumuna gelir. Elbette burada Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ifade ettiği FETÖ'nün siyasi ayağı hususu çok önemli. Bugün Ak Parti belediyelerinin neredeyse tamamının içerisinde etkin bir FETÖ yapılanması ile yüzleşiyoruz. Özellikle Büyükşehir Belediyeleri'nde finans kademelerini kontrol eden, yöneten ve FETÖ uzantılarına finanse eden siyasiler ile bürokratlar konusunda Ak Parti fazlasıyla suskun ve hatalı. Milletvekillerinin dahi suskun kaldığı bu yapının elbette medya destekçileri başta olmak üzere bürokrasi ayağını da yok sayamayız. Ciddi bir CIA yapılanması mantığı ile hareketlenen bu yapının izlerini Bursa başta olmak üzere birçok noktada görmek mümkün. Hasılı, görmüyorum diyenin ya gözlerinden ya da vatanseverliğinden şüphe etmemek imkansız!   ***   Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk Başkanlık kabinesine yapılan operasyonlar ve itibarsızlaştırmalarının ötesinde maalesef ciddi bir siyasi yetersizlikle de karşı karşıyayız. Ak Parti'den uzaklaşanların sayısı artık milyonlarla ifade edilebilecek kadar büyük. Ak Parti'nin kazandığı yerlerde yeni bir seçim sürecinde yüzde 25 düzeyinde artı oy düşüşleri yaşanması bekleniyor. Bu durumda da olası bir erken seçimde Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk turda Başkan seçilebilmesi imkansız. İkinci turda seçilecek bir Erdoğan'ın ağırlığı ise, süreç boyunca tartışma yaratacaktır. Ak Parti'nin gerçeklerini duymak istemeyenler gibi CHP'nin de gerçeklerini duymak istemeyenler hat safhada. Cumhuriyet Halk Partisi'nin şuan Türkiye genelinde gerçekleşecek bir erken seçimde alacağı oy ortalama yüzde 38 yüzde 40 bandında. Parti içi kavgalar ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun adımlarına yönelik eleştiriler kesildiğinde bu oranı yüzde 42 olarak sandıkta görmek mümkün. Elbette bu denklemde oyunu hızla arttıran bir Milliyetçi Hareket Partisi ile de yüzleşeceğiz. Ak Parti'den çekilen iş dünyası hızla MHP ve İYİ Parti ekseninde hareketlilik gösteriyor. Davutoğlu hareketinin Türkiye genelinde olduğu gibi Bursa'da da beklenilen artı değer çıkışları yakalayamadığını ifade etmek lazım. Bursa gibi bir şehirde Genel Başkan Yardımcısı olmaması, Davutoğlu'nun Bursa'ya bakış açısının halen kör noktada olduğunu belgeledi. Ve Babacan'ın sonunu Sarıgül gibi görmek mümkün.   ***                                                                                                                                    Türkiye'ye operasyon mümkün mü? Açıkçası şuan halkın motivasyonu ve de ekonomik sorunlarının sosyal medya ve medyada abartılarak servis edilmesini, aniden gerçekleşen grev ve lokavt süreçlerini ve herşeyden öte artan cezalandırma ve icra takiplerini değerlendirdiğimizde operasyon için sosyopsikolojik süreç çoktan başladı diyebiliriz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı yeterli gösteren ama ekibi tarafından yanıltıldığını ifade edenlerin sayısını küçümsemek, operasyonu yapanların ekmeğine yağ sürmek olacaktır. Erdoğan'ı kötüleyemeyenlerin hedefinde Erdoğan'ın ekibi var! Ve yine İstanbul'da Karadeniz oyları ciddi bir bölünme yaşadı. İş dünyasının artık Ekrem İmamoğlu gibi yeni bir dinamizmi var. Ve yine TOBB Başkanı Rifat Hisarcıkloğlu'nun Anadolu hareketliliğini de doğru okumak lazım. Türkiye'ye çekilen operasyonun büyüklüğünü Bursa'dan okumak mümkün. Ankara, Bursa'nın ve Bursalıların feryatlarını duymuyor! Bursa sanayicileri ve iş dünyasının ötesinde esnafın dertleri çığ gibi büyüyor. Ve herşeyden önemlisi Bursa siyasi anlamda çalkalanıyor. Ve görmekteyiz ki, Bursa'da her yapı şuan operasyon yiyor. Öyle ki, 1 Mayıs'ta Bursa'da çok güçlü işçi mitingleri ve baharda sokak eylemleri ile yüzleşmemek, intihar vakalarında artışlar ile karşılaşmamak neredeyse imkansız diyebilirim.   Türkiye'ye operasyonda Bursa neden mi önemli? Hem muhafazakar kesimin kalesi hem de Ak Parti'nin batı daki tek Büyükşehir Belediyesi Bursa. Lakin, Bursa'da Erdoğancıları dışlayan yapı her kanalda güçleniyor. İşler böyle olunca herkes köşe sesine çekiliyor ve susuyor. Maalesef bu durum Ak Parti ile Erdoğan kendi sonunu hazırlıyor yorumlarını arttırıyor. Peki, ne yapmak lazım? İşte onu da büyüklerimiz bilir diyerek, 'milli birlik ve beraberlikte hayır vardır' diyorum...
Ekleme Tarihi: 24 Ocak 2020 - Cuma

Türkiye'ye operasyon mümkün mü?

Küresel güçlerin Orta Doğu'dan Afrika'ya kadar yürüttüğü antiterör görünümlü terör eylemlerinin hergün bir yenisi ile yüzleşiyoruz. Dünya'nın gözünü kulağını tıkadığı olaylarda ne dil, ne din ne de ırk ayrımı yapılmadığını Anadolu coğrafyasında yaşayan herkes görüyor, duyuyor ve hissediyor. Peki, bu zulüm nereye kadar sürecek? Türkiye'nin ekonomik büyümesini ve geleceğini de yakından ilgilendiren bu konuya özellikle iş dünyasının artık sessiz kalmaması gerekiyor. Türkiye üzerinde planlanan oyunun kurgusu Libya. Öyle ki, 15 Temmuz girişiminde Türkiye'den bir Hafter türetemeyen işbirlikçi güçler, yeni ve daha kanlı bir süreci başlatma hazırlığında. Türkiye'nin Libya'ya dönmesini ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sonunun ise, Kaddafi gibi olmasını arzu eden bu güçlerin ana hedefinde Türkiye'nin ulaştığı her bir nokta yer alıyor. Türkiye'nin varlığının Balkanlar'dan Afrika'ya, Akdeniz'den Sibirya'ya büyük bir güç dengesi oluşturduğunun farkında olan okyanus ötesi, artık müttefiki Türkiye ile yolları ayırma niyetini kesinleştirdi.

 

Amerika seçimlerinin yarattığı boşlukta Pentagon yeni güç dengesi oluşturmak için tüm dengeleri yeniden revize ederken, Türkiye'nin de eli armut topluyor diyemeyiz! Milli İstihbarat Teşkilatı'nın yeni evi 'KALE' aslında tüm Dünya'ya net bir mesaj niteliğinde. Ve yine Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın yenilenen yüzünün ötesinde Emniyet ve Jandarma'da da ciddi bri revizyon söz konusu. Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele Komutanlığı'nın kısa adı ile JİTEM'in çok yakında yenilenmiş yüzü ile sınır ötesinde daha keskin operasyonlara imza atması an meselesi. Öyle ki, gelen istihbaratlara bakıldığında Türkiye'de ciddi suikastler planlanıyor! Ve yine iş dünyası içerisinde her türlü terör ve yabancı istihbarat örgütü ile koyun koyuna finansörlük yapan herkese artık keskin bir dur çekilmesinin vakti geldi. Eğer Türkiye, hem medya içerisinde var olan FETÖ uzantıları hemde yargıda halen daha güç kazanan unsurlarla mücadeleyi doğru yönetemezse hem saha da hem masada kaybeden ülke konumuna gelir. Elbette burada Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ifade ettiği FETÖ'nün siyasi ayağı hususu çok önemli. Bugün Ak Parti belediyelerinin neredeyse tamamının içerisinde etkin bir FETÖ yapılanması ile yüzleşiyoruz. Özellikle Büyükşehir Belediyeleri'nde finans kademelerini kontrol eden, yöneten ve FETÖ uzantılarına finanse eden siyasiler ile bürokratlar konusunda Ak Parti fazlasıyla suskun ve hatalı. Milletvekillerinin dahi suskun kaldığı bu yapının elbette medya destekçileri başta olmak üzere bürokrasi ayağını da yok sayamayız. Ciddi bir CIA yapılanması mantığı ile hareketlenen bu yapının izlerini Bursa başta olmak üzere birçok noktada görmek mümkün. Hasılı, görmüyorum diyenin ya gözlerinden ya da vatanseverliğinden şüphe etmemek imkansız!

 

***

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk Başkanlık kabinesine yapılan operasyonlar ve itibarsızlaştırmalarının ötesinde maalesef ciddi bir siyasi yetersizlikle de karşı karşıyayız. Ak Parti'den uzaklaşanların sayısı artık milyonlarla ifade edilebilecek kadar büyük. Ak Parti'nin kazandığı yerlerde yeni bir seçim sürecinde yüzde 25 düzeyinde artı oy düşüşleri yaşanması bekleniyor. Bu durumda da olası bir erken seçimde Recep Tayyip Erdoğan'ın ilk turda Başkan seçilebilmesi imkansız. İkinci turda seçilecek bir Erdoğan'ın ağırlığı ise, süreç boyunca tartışma yaratacaktır. Ak Parti'nin gerçeklerini duymak istemeyenler gibi CHP'nin de gerçeklerini duymak istemeyenler hat safhada. Cumhuriyet Halk Partisi'nin şuan Türkiye genelinde gerçekleşecek bir erken seçimde alacağı oy ortalama yüzde 38 yüzde 40 bandında. Parti içi kavgalar ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun adımlarına yönelik eleştiriler kesildiğinde bu oranı yüzde 42 olarak sandıkta görmek mümkün. Elbette bu denklemde oyunu hızla arttıran bir Milliyetçi Hareket Partisi ile de yüzleşeceğiz. Ak Parti'den çekilen iş dünyası hızla MHP ve İYİ Parti ekseninde hareketlilik gösteriyor. Davutoğlu hareketinin Türkiye genelinde olduğu gibi Bursa'da da beklenilen artı değer çıkışları yakalayamadığını ifade etmek lazım. Bursa gibi bir şehirde Genel Başkan Yardımcısı olmaması, Davutoğlu'nun Bursa'ya bakış açısının halen kör noktada olduğunu belgeledi. Ve Babacan'ın sonunu Sarıgül gibi görmek mümkün.

 

***                                                                                 

                                                 

Türkiye'ye operasyon mümkün mü? Açıkçası şuan halkın motivasyonu ve de ekonomik sorunlarının sosyal medya ve medyada abartılarak servis edilmesini, aniden gerçekleşen grev ve lokavt süreçlerini ve herşeyden öte artan cezalandırma ve icra takiplerini değerlendirdiğimizde operasyon için sosyopsikolojik süreç çoktan başladı diyebiliriz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı yeterli gösteren ama ekibi tarafından yanıltıldığını ifade edenlerin sayısını küçümsemek, operasyonu yapanların ekmeğine yağ sürmek olacaktır. Erdoğan'ı kötüleyemeyenlerin hedefinde Erdoğan'ın ekibi var! Ve yine İstanbul'da Karadeniz oyları ciddi bir bölünme yaşadı. İş dünyasının artık Ekrem İmamoğlu gibi yeni bir dinamizmi var. Ve yine TOBB Başkanı Rifat Hisarcıkloğlu'nun Anadolu hareketliliğini de doğru okumak lazım. Türkiye'ye çekilen operasyonun büyüklüğünü Bursa'dan okumak mümkün. Ankara, Bursa'nın ve Bursalıların feryatlarını duymuyor! Bursa sanayicileri ve iş dünyasının ötesinde esnafın dertleri çığ gibi büyüyor. Ve herşeyden önemlisi Bursa siyasi anlamda çalkalanıyor. Ve görmekteyiz ki, Bursa'da her yapı şuan operasyon yiyor. Öyle ki, 1 Mayıs'ta Bursa'da çok güçlü işçi mitingleri ve baharda sokak eylemleri ile yüzleşmemek, intihar vakalarında artışlar ile karşılaşmamak neredeyse imkansız diyebilirim.

 

Türkiye'ye operasyonda Bursa neden mi önemli? Hem muhafazakar kesimin kalesi hem de Ak Parti'nin batı daki tek Büyükşehir Belediyesi Bursa. Lakin, Bursa'da Erdoğancıları dışlayan yapı her kanalda güçleniyor. İşler böyle olunca herkes köşe sesine çekiliyor ve susuyor. Maalesef bu durum Ak Parti ile Erdoğan kendi sonunu hazırlıyor yorumlarını arttırıyor. Peki, ne yapmak lazım? İşte onu da büyüklerimiz bilir diyerek, 'milli birlik ve beraberlikte hayır vardır' diyorum...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve esnafpostasi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.