Ömer Küçükkaya
Köşe Yazarı
Ömer Küçükkaya
 

Üçüncü Dünya Savaşı ve Türkiye...

Evet, yeni bir gündem ile sizlerle birlikteyiz. Günlerdir sizlere kuzey savaşları diye aktardığım süreç, hızla üçüncü dünya savaşına sürükleniyor. Ve burada en önemli ülkelerden biri Türkiye. Öyle ki; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamaları ile son kabine toplantısından geriye kalanlar ve Kosova Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ortak açıklamaları bizi haklı çıkarmaya yetti...   Türkiye; yeni bir kaos planı ile karşı karşıya. Rusya'ya hiçbir suretle ambargo uygulanmayacağını ifade eden Türkiye, açıkça NATO ve Avrupa Birliği ile Birleşmiş Milletlere meydan mı okudu? Yoksa, Amerika ile İngiltere başta olmak üzere NATO, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletlerin kaçak güreşini öngörerek defansa mı çekildi? Türkiye'nin içerisinde bulunduğu ekonomik krizi, siyaset ve bürokrasi ile hukuk içerisinde artış gösteren FETÖ hareketliliğini ve yine beraberinde siyasetin içerisinde artarak büyeyen toplumsal karışıklıklar ile halkta net bir karşılık bulan parlamenter yönetim çıkışlarını eksik mi okuyoruz?   Önce ki gün TR Düşünce Kulübü Derneği'nin programına Çanakkaleliler Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkan Yardımcısı olarak katılım sağladım. Bu nedenle buradaki izlenimlerini bir gazeteci gözü ile buraya aktarmayı doğru bulmuyorum. Lakin, önceki dönemlerde Türkiye'de çok çeşitli Bakanlık makamlarında başarılı görevler üstlenmiş olan Bursa siyasetinin ağabeyi Sayın Faruk Çelik'in; "Türkiye'nin önceliği ulusal ekonomisi ve uluslararası coğrafya gerçekleridir" sözünü buraya bırakmayı uygun görüyorum. Sayın Erdoğan'ın ufkunda, Bursa'da birçok Milletvekili ile siyasetçinin sustuğu uluslararası ilişkiler hususunda önemli bir anektod...   ***   Dünya, yeni bir ekonomik kriz ile karşı karşıya. Her ne kadar bunu iş dünyasını yönetenler net olarak ifade edemiyor olsalar bile; Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Sayın İbrahim Kalın son açıklamasında, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın daha da derinleşeceğine dair net sinyaller verdi. Peki, Türkiye bu süreci ne kadar başarılı yönetecek? Öncelikle kabul etmeliyiz ki, üçüncü dünya savaşı her ne sebeple ve nerede çıkarsa çıksın tıpkı birinci dünya savaşında olduğu gibi Türkiye'yi daha doğrusu Anadolu'yu her açıdan etkileyecektir. Bilindiği üzere Türkiye, son 10 yılda ciddi yoğunlukta bir mülteci ülkesi oldu. Türkiye nüfusunun yüzde 40 oranı farklı milletlerden oluşuyor. Büyükşehirlerde mültecilerin kontrolünde olduğunu iddia edebileceğimiz çok büyük nüfuslu mahalleler var. Ve bu mahallelerin çoğu şehirlerin kalbinde olan mahalleleler. Ve yine ulusal genellemede bu mahallelerde nasıl bir asayiş durumu olduğunu bilmiyoruz!   Dünya, Ukrayna'ya tüm gücü ile destek mesajları veriyor. Peki, Avrupa Birliği başta olmak üzere Amerika ve İngiltere neden Ukrayna'yı önemsiyor? Ya da tüm Müslümanlara daha ağır bir soru sormak istiyorum. Bugün üzüldüğünüz ve destek verdiğiniz Ukrayna halkını değerlendirirken, fazla değil 1 Mart 1992'den 14 Aralık 1995 yılına kadar neredeyse üç yıl süren ve çocuklar ile kadınlar dahil onbinlerce insanın katledildiği Bosna savaşı sürecini değerlendiriyor musunuz? Yani; Bosna halkı Müslüman olduğu için Sırp kasaplara teslim edildi? Ukrayna halkı, Hristiyan olduğu için mi Rusya'ya teslim edilmiyor? Yoksa konu insanlıkta, Bosna savaşında ölenler insan değil miydi? Aslında Avrupa haksız değil! Bosna savaşında katledilenler insan değildi! Bosna'da ölen herkes masumdu!... Her bir şehidimiz melekti... Tıpkı Ukrayna'da ölenler gibi. Sorun, dünya liderlerinin olaylara bakış açısı veyahut silah karterlerinin küresel tercihleri diyebilir miyiz?   Yaklaşık 2 milyon insanın zorunlu göç ettiği, 120 bin kadar insanın katledildiği ve yine binlerce insanın halen daha tespit edilemeyen toplu mezarlara gömüldüğü Bosna Hersek'te bugün savaşın ağır yaraları sarıldı ve barış bahar ile birlikte tüm dünyaya savaşın ne kadar kötü olduğunu tüm acı örnekleri ile anlatıyor. Aslında sadece Bosna savaşında büyük acıların ve kayıpların yaşandığı Bratunac köyü bile savaş ile katliam arasındaki farkı görmemiz için yeterli bir örnek diyebiliriz.   ***   Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın iktidar olduğu yıllarda gündem "küresel su savaşları" idi. Akabinde merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in iktidar olduğu yıllarda gündem "tarım ve gıda savaşları" idi.  20 yıldır Tükriye'de iktidar olan ve Türkiye'yi yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan döneminde gündem hep, "demokrasi ve diktatörlük" oldu. Bugün geldiğimiz noktada diktatörlerin yönettiği iddia edilen ülkelerde Afganistan'da, Pakistan'da, Irak'ta, Mısır'da, Suriye'de ve Sudan'da halen daha demokrasi getirmek isteyenlerin döktüğü kan ve gözyaşı var! Ve bugün NATO başta olmak üzere Avrupa Birliği ile birlikte Amerika, İngiltere ve Çin, Ukrayna'yı terk etti! Yalnız bıraktı. Yani Ukrayna kendi dindaşları eli ile kendi dindaşı olan Rusya'ya kurban verildi. Her ne kadar birileri bunun aksini ifade ediyor olsa bile, Ukrayna'nın Rusya'nın kontrolüne geçmesi ile birlikte üçüncü dünya savaşı soğuk bir süreçten, sıcak bir savaşa net olarak dönüşmüş olacak.   Türkiye'nin sınırlarını ve sınırları içerisindeki tehlikeleri çok iyi görmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'yi acil savaş durumunu gözönüne alarak yeniden her açıdan tecrübeli isimlerle yönetmeye başlaması şart. Ankara hızla kabine değişimine giderken, bürokrasinin tüm mekanizmalarında kararnameler ile güçlü değişimler şart. Aksi halde mi? 1970'leri, 1980'leri ve 1990'ları anne ve babalarınıza sorun derim. Şahsen o günler uzak değil... Hazır mısınız gelmekte olan büyük savaşa!
Ekleme Tarihi: 02 Mart 2022 - Çarşamba

Üçüncü Dünya Savaşı ve Türkiye...

Evet, yeni bir gündem ile sizlerle birlikteyiz. Günlerdir sizlere kuzey savaşları diye aktardığım süreç, hızla üçüncü dünya savaşına sürükleniyor. Ve burada en önemli ülkelerden biri Türkiye. Öyle ki; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamaları ile son kabine toplantısından geriye kalanlar ve Kosova Cumhurbaşkanı Vjosa Osmani ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ortak açıklamaları bizi haklı çıkarmaya yetti...

 

Türkiye; yeni bir kaos planı ile karşı karşıya. Rusya'ya hiçbir suretle ambargo uygulanmayacağını ifade eden Türkiye, açıkça NATO ve Avrupa Birliği ile Birleşmiş Milletlere meydan mı okudu? Yoksa, Amerika ile İngiltere başta olmak üzere NATO, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletlerin kaçak güreşini öngörerek defansa mı çekildi? Türkiye'nin içerisinde bulunduğu ekonomik krizi, siyaset ve bürokrasi ile hukuk içerisinde artış gösteren FETÖ hareketliliğini ve yine beraberinde siyasetin içerisinde artarak büyeyen toplumsal karışıklıklar ile halkta net bir karşılık bulan parlamenter yönetim çıkışlarını eksik mi okuyoruz?

 

Önce ki gün TR Düşünce Kulübü Derneği'nin programına Çanakkaleliler Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkan Yardımcısı olarak katılım sağladım. Bu nedenle buradaki izlenimlerini bir gazeteci gözü ile buraya aktarmayı doğru bulmuyorum. Lakin, önceki dönemlerde Türkiye'de çok çeşitli Bakanlık makamlarında başarılı görevler üstlenmiş olan Bursa siyasetinin ağabeyi Sayın Faruk Çelik'in; "Türkiye'nin önceliği ulusal ekonomisi ve uluslararası coğrafya gerçekleridir" sözünü buraya bırakmayı uygun görüyorum. Sayın Erdoğan'ın ufkunda, Bursa'da birçok Milletvekili ile siyasetçinin sustuğu uluslararası ilişkiler hususunda önemli bir anektod...

 

***

 

Dünya, yeni bir ekonomik kriz ile karşı karşıya. Her ne kadar bunu iş dünyasını yönetenler net olarak ifade edemiyor olsalar bile; Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Sayın İbrahim Kalın son açıklamasında, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın daha da derinleşeceğine dair net sinyaller verdi. Peki, Türkiye bu süreci ne kadar başarılı yönetecek? Öncelikle kabul etmeliyiz ki, üçüncü dünya savaşı her ne sebeple ve nerede çıkarsa çıksın tıpkı birinci dünya savaşında olduğu gibi Türkiye'yi daha doğrusu Anadolu'yu her açıdan etkileyecektir. Bilindiği üzere Türkiye, son 10 yılda ciddi yoğunlukta bir mülteci ülkesi oldu. Türkiye nüfusunun yüzde 40 oranı farklı milletlerden oluşuyor. Büyükşehirlerde mültecilerin kontrolünde olduğunu iddia edebileceğimiz çok büyük nüfuslu mahalleler var. Ve bu mahallelerin çoğu şehirlerin kalbinde olan mahalleleler. Ve yine ulusal genellemede bu mahallelerde nasıl bir asayiş durumu olduğunu bilmiyoruz!

 

Dünya, Ukrayna'ya tüm gücü ile destek mesajları veriyor. Peki, Avrupa Birliği başta olmak üzere Amerika ve İngiltere neden Ukrayna'yı önemsiyor? Ya da tüm Müslümanlara daha ağır bir soru sormak istiyorum. Bugün üzüldüğünüz ve destek verdiğiniz Ukrayna halkını değerlendirirken, fazla değil 1 Mart 1992'den 14 Aralık 1995 yılına kadar neredeyse üç yıl süren ve çocuklar ile kadınlar dahil onbinlerce insanın katledildiği Bosna savaşı sürecini değerlendiriyor musunuz? Yani; Bosna halkı Müslüman olduğu için Sırp kasaplara teslim edildi? Ukrayna halkı, Hristiyan olduğu için mi Rusya'ya teslim edilmiyor? Yoksa konu insanlıkta, Bosna savaşında ölenler insan değil miydi? Aslında Avrupa haksız değil! Bosna savaşında katledilenler insan değildi! Bosna'da ölen herkes masumdu!... Her bir şehidimiz melekti... Tıpkı Ukrayna'da ölenler gibi. Sorun, dünya liderlerinin olaylara bakış açısı veyahut silah karterlerinin küresel tercihleri diyebilir miyiz?

 

Yaklaşık 2 milyon insanın zorunlu göç ettiği, 120 bin kadar insanın katledildiği ve yine binlerce insanın halen daha tespit edilemeyen toplu mezarlara gömüldüğü Bosna Hersek'te bugün savaşın ağır yaraları sarıldı ve barış bahar ile birlikte tüm dünyaya savaşın ne kadar kötü olduğunu tüm acı örnekleri ile anlatıyor. Aslında sadece Bosna savaşında büyük acıların ve kayıpların yaşandığı Bratunac köyü bile savaş ile katliam arasındaki farkı görmemiz için yeterli bir örnek diyebiliriz.

 

***

 

Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın iktidar olduğu yıllarda gündem "küresel su savaşları" idi. Akabinde merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in iktidar olduğu yıllarda gündem "tarım ve gıda savaşları" idi.  20 yıldır Tükriye'de iktidar olan ve Türkiye'yi yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan döneminde gündem hep, "demokrasi ve diktatörlük" oldu. Bugün geldiğimiz noktada diktatörlerin yönettiği iddia edilen ülkelerde Afganistan'da, Pakistan'da, Irak'ta, Mısır'da, Suriye'de ve Sudan'da halen daha demokrasi getirmek isteyenlerin döktüğü kan ve gözyaşı var! Ve bugün NATO başta olmak üzere Avrupa Birliği ile birlikte Amerika, İngiltere ve Çin, Ukrayna'yı terk etti! Yalnız bıraktı. Yani Ukrayna kendi dindaşları eli ile kendi dindaşı olan Rusya'ya kurban verildi. Her ne kadar birileri bunun aksini ifade ediyor olsa bile, Ukrayna'nın Rusya'nın kontrolüne geçmesi ile birlikte üçüncü dünya savaşı soğuk bir süreçten, sıcak bir savaşa net olarak dönüşmüş olacak.

 

Türkiye'nin sınırlarını ve sınırları içerisindeki tehlikeleri çok iyi görmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'yi acil savaş durumunu gözönüne alarak yeniden her açıdan tecrübeli isimlerle yönetmeye başlaması şart. Ankara hızla kabine değişimine giderken, bürokrasinin tüm mekanizmalarında kararnameler ile güçlü değişimler şart. Aksi halde mi? 1970'leri, 1980'leri ve 1990'ları anne ve babalarınıza sorun derim. Şahsen o günler uzak değil... Hazır mısınız gelmekte olan büyük savaşa!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve esnafpostasi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.