Ömer Küçükkaya
Köşe Yazarı
Ömer Küçükkaya
 

Hücre ekonomisine dönmeliyiz...

Türkiye'nin dünya ile aynı anda yaşadığı sosyo-ekonomik krizden tek çıkışı, geçmişi ile yüzleşmesidir. Bilindiği üzere Türkiye, öncelikle bir tarım ülkesi. Günümüz koşullarında hammadde üretimi ve dijitalleşme arasında sıkışan dünya, pandemi ile birlikte kıtlık yıllarına doğru koşuyor. Verimli toprakları, sulak arazileri ve herşeyden önemlisi yeraltı zenginlikleri ile Türkiye, fırsatlar ülkesi.   Türkiye'nin bereketli su havzaları uzun yıllardır birçok devletin gözlerini kamaştırıyor. Küresel göç dalgalarından olumsuz etkilenen Türkiye, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan Marmara ve Ege bölgelerine yönelik yaşadığı yoğun göçler nedeniyle tarım ve hayvancılık sektörlerinde ciddi kayıplar verdi. Yem fiyatlarının artması ile birlikte un ve diğer gıda fiyatlarının arttığı günümüzde, tarım ve hayvancılık sektörü yatırımcısına kazandırmaya devam ediyor. Her ne kadar köylü ve çiftçi tarım ile hayvancılık sektöründen hızla çekiliyor olsa bile, yüksek hacimli işletmeler her iki sektörden fazlasıyla kazançlı çıkıyor. Yine büyükşehirlerdeki nüfus yoğunluklarını ve beraberinde gelişen perakende satış oranlarını değerlendirdiğimizde, Türkiye'nin hücre ekonomisine geri dönmesi gerekliliğini gözlemliyoruz. Kurtuluş savaşı sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 10 yıl gibi kısa bir sürede tarım ve hayvancılık yatırımlarının yanına eklediği sanayi yatırımları ile güçlendi. Bugünün koşullarında dünya için tek geçerli akçe, gıda ve su. Türkiye'nin zengin su kaynaklarını ve verimli arazileri ile tarım ve hayvacınlık sektörlerine uygun coğrafyasını değerlendirdiğimizde, son yıllarda yapılan politik yanlışlardan geri dönülmek suretiyle 1-2 yıl içerisinde var olan tüm ekonomik sıkıntıları atlatabileceğimizi görüyoruz.   Sektörel ekonomilerin yeniden güçleneceği, kent ekonomilerinin destekleneceği ve Anadolu usulü kalkınma modelleri ile yürütülecek reformlarla Türkiye, kendi küllerinden yeniden doğabilir. Döviz ile ilgili hükümetin alacağı en doğru karar karşılığı değerince altın üzerinden ticaret olmalıdır. Türk Lirası'nın Amerikan Doları başta olmak üzere birçok para birimi karşısında sürekli kaybetmesinin önüne geçmek için atılması gereken ilk adım; yabancı para birimi yerine karşılığı değerince altın, gümüş veyahut değerli maden yani emtia ile ticaret sürecine dönülmesidir. Tarım ve hayvancılık sektörlerinde yaşayacağımız hızlı sıçrama ile ekonomimizi güçlendirmemiz mümkün. Türk Şeker örneğinde olduğu gibi Türkiye'nin kendi Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile birlikte var olan köy kooperatifleri ve diğer ilgili kooperatifler eliyle güçlenmesi mümkündür. İştirakçileri halk olan tüm ekonomiler güçlenmeye ve kendini güçlü öz sermayesi ile kuvvetlendirmeye mahkumdur. Bugün hücre ekonomisine geçtiğimizde, vatandaş tüketici olmaktan çıkacak aynı zamanda üretici olacaktır. Yenilenebilir enerji başta olmak üzere tarım, hayvancılık, otomotiv, inşaat, tekstil, kimya ve sağlık sektörlerinde üreten bir toplum ile ekonomik mücadeleden zafer ile çıkmak mümkündür. Türkiye'nin hızla özüne dönmesi için Milli Eğitim Bakanlığı'na da büyük görevler düşmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü yeniden bütçelendirilerek Anadolu'da köy okulları ve köy meslek okulları açılmalıdır. Halk Eğitim merkezleri benzeri kuruluşlar ile yeniden Köy Enstitüleri hayata geçirilerek köylerden göç engellenirken, şehirlerden köylere göçün eğitim rehabilitasyonu ile desteklenmesi gerekmektedir. Köyde hayvan bakmayı, tarla ekmeyi, köy koşullarında yaşamayı öğretecek bir sistem aynı zamanda ileri yıllarda olası bir savaş anında Türkiye'nin kendi yerli ve milli ekonomisini oluşturmasınada vesile olacaktır. Günümüz gençlerinin ellerindeki dijital oyuncaklar yani cep telefonu, playstation ve tablet gibi argümanlarla nasıl gerçek hayattan hızla koparak sanal bir dünyanın kölesi olduğunu hepimiz görmekteyiz. Bu yok oluşu da gözlemlediğimizde tek çıkışın hücre ekonomisi olduğunu görüyoruz.   Hücre ekonomisi, aile ekonomisidir. Aile bireylerinin her biri hem tüketici hemde üretici olurlar. Belki şehirlerde bugünün koşullarında bu mümkün değil diyebilirsiniz. Lakin, her aile ferdinin çalıştığı veyahut çalışmak zorunda olduğu bir dünyada yaşadığımızı hepimiz kabul etmeliyiz. Tek yapmamız gereken gıda, tarım ve hayvancılık üzerine yeni bir model geliştirmemiz. Yenilenebilir enerji ile çalışan teknnolojiler ve beraberinde geliştirilecek yöntemler ile kısa sürede kendi ekonomik kalkınma modellerimizi uygulamaya geçirebiliriz.   Türkiye'nin ayağa kalkması için gerekli olan tek formül hücre ekonomisidir. Hücre ekonomisinin gelişmesi için ise, en verimli kuluçka merkezi ailedir. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere tüm ekonomi dinamiklerini hücre ekonomisi üzerinde düşünmeye ve elimizdeki imkanları fırsata dönüştürmeye davet ediyorum.
Ekleme Tarihi: 06 Aralık 2021 - Pazartesi

Hücre ekonomisine dönmeliyiz...

Türkiye'nin dünya ile aynı anda yaşadığı sosyo-ekonomik krizden tek çıkışı, geçmişi ile yüzleşmesidir. Bilindiği üzere Türkiye, öncelikle bir tarım ülkesi. Günümüz koşullarında hammadde üretimi ve dijitalleşme arasında sıkışan dünya, pandemi ile birlikte kıtlık yıllarına doğru koşuyor. Verimli toprakları, sulak arazileri ve herşeyden önemlisi yeraltı zenginlikleri ile Türkiye, fırsatlar ülkesi.

 

Türkiye'nin bereketli su havzaları uzun yıllardır birçok devletin gözlerini kamaştırıyor. Küresel göç dalgalarından olumsuz etkilenen Türkiye, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan Marmara ve Ege bölgelerine yönelik yaşadığı yoğun göçler nedeniyle tarım ve hayvancılık sektörlerinde ciddi kayıplar verdi. Yem fiyatlarının artması ile birlikte un ve diğer gıda fiyatlarının arttığı günümüzde, tarım ve hayvancılık sektörü yatırımcısına kazandırmaya devam ediyor. Her ne kadar köylü ve çiftçi tarım ile hayvancılık sektöründen hızla çekiliyor olsa bile, yüksek hacimli işletmeler her iki sektörden fazlasıyla kazançlı çıkıyor. Yine büyükşehirlerdeki nüfus yoğunluklarını ve beraberinde gelişen perakende satış oranlarını değerlendirdiğimizde, Türkiye'nin hücre ekonomisine geri dönmesi gerekliliğini gözlemliyoruz. Kurtuluş savaşı sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 10 yıl gibi kısa bir sürede tarım ve hayvancılık yatırımlarının yanına eklediği sanayi yatırımları ile güçlendi. Bugünün koşullarında dünya için tek geçerli akçe, gıda ve su. Türkiye'nin zengin su kaynaklarını ve verimli arazileri ile tarım ve hayvacınlık sektörlerine uygun coğrafyasını değerlendirdiğimizde, son yıllarda yapılan politik yanlışlardan geri dönülmek suretiyle 1-2 yıl içerisinde var olan tüm ekonomik sıkıntıları atlatabileceğimizi görüyoruz.

 

Sektörel ekonomilerin yeniden güçleneceği, kent ekonomilerinin destekleneceği ve Anadolu usulü kalkınma modelleri ile yürütülecek reformlarla Türkiye, kendi küllerinden yeniden doğabilir. Döviz ile ilgili hükümetin alacağı en doğru karar karşılığı değerince altın üzerinden ticaret olmalıdır. Türk Lirası'nın Amerikan Doları başta olmak üzere birçok para birimi karşısında sürekli kaybetmesinin önüne geçmek için atılması gereken ilk adım; yabancı para birimi yerine karşılığı değerince altın, gümüş veyahut değerli maden yani emtia ile ticaret sürecine dönülmesidir. Tarım ve hayvancılık sektörlerinde yaşayacağımız hızlı sıçrama ile ekonomimizi güçlendirmemiz mümkün. Türk Şeker örneğinde olduğu gibi Türkiye'nin kendi Kamu İktisadi Teşebbüsleri ile birlikte var olan köy kooperatifleri ve diğer ilgili kooperatifler eliyle güçlenmesi mümkündür. İştirakçileri halk olan tüm ekonomiler güçlenmeye ve kendini güçlü öz sermayesi ile kuvvetlendirmeye mahkumdur. Bugün hücre ekonomisine geçtiğimizde, vatandaş tüketici olmaktan çıkacak aynı zamanda üretici olacaktır. Yenilenebilir enerji başta olmak üzere tarım, hayvancılık, otomotiv, inşaat, tekstil, kimya ve sağlık sektörlerinde üreten bir toplum ile ekonomik mücadeleden zafer ile çıkmak mümkündür. Türkiye'nin hızla özüne dönmesi için Milli Eğitim Bakanlığı'na da büyük görevler düşmektedir. Milli Eğitim Bakanlığı Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü yeniden bütçelendirilerek Anadolu'da köy okulları ve köy meslek okulları açılmalıdır. Halk Eğitim merkezleri benzeri kuruluşlar ile yeniden Köy Enstitüleri hayata geçirilerek köylerden göç engellenirken, şehirlerden köylere göçün eğitim rehabilitasyonu ile desteklenmesi gerekmektedir. Köyde hayvan bakmayı, tarla ekmeyi, köy koşullarında yaşamayı öğretecek bir sistem aynı zamanda ileri yıllarda olası bir savaş anında Türkiye'nin kendi yerli ve milli ekonomisini oluşturmasınada vesile olacaktır. Günümüz gençlerinin ellerindeki dijital oyuncaklar yani cep telefonu, playstation ve tablet gibi argümanlarla nasıl gerçek hayattan hızla koparak sanal bir dünyanın kölesi olduğunu hepimiz görmekteyiz. Bu yok oluşu da gözlemlediğimizde tek çıkışın hücre ekonomisi olduğunu görüyoruz.

 

Hücre ekonomisi, aile ekonomisidir. Aile bireylerinin her biri hem tüketici hemde üretici olurlar. Belki şehirlerde bugünün koşullarında bu mümkün değil diyebilirsiniz. Lakin, her aile ferdinin çalıştığı veyahut çalışmak zorunda olduğu bir dünyada yaşadığımızı hepimiz kabul etmeliyiz. Tek yapmamız gereken gıda, tarım ve hayvancılık üzerine yeni bir model geliştirmemiz. Yenilenebilir enerji ile çalışan teknnolojiler ve beraberinde geliştirilecek yöntemler ile kısa sürede kendi ekonomik kalkınma modellerimizi uygulamaya geçirebiliriz.

 

Türkiye'nin ayağa kalkması için gerekli olan tek formül hücre ekonomisidir. Hücre ekonomisinin gelişmesi için ise, en verimli kuluçka merkezi ailedir. Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere tüm ekonomi dinamiklerini hücre ekonomisi üzerinde düşünmeye ve elimizdeki imkanları fırsata dönüştürmeye davet ediyorum.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve esnafpostasi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.